Film Tutkunları İçin Sosyal Medyayı Konu Alan 5 Film Önerisi

17 Eylül 2023

Burak

Sosyal medya uzun zamandır hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası. Haliyle hayatımızın birçok alanında da etkin bir rol oynuyor: kimimiz sosyalleşmek, kimimiz kafasını boşaltmak için Instagram, Twitter ve Facebook gibi sitelerde zaman geçiriyor. Kimimiz için sosyal medya yaptığı işin olmazsa olmazlarından biriyken, kimimiz bu saydıklarımızın tümü için hiç düşünmeden sosyal medyaya başvuruyor. Yaşamlarımızda kendine bu denli belirleyici bir yer edinmiş olan sosyal medya, yaygınlaşmaya başladığından bu yana sinema dünyasının da başlıca konuları arasında. Öyleyse gelin, sosyal medyayı konu alan bu keyifli 5 film önerisine bir göz atın.


THE SOCIAL NETWORK | 2010


The Social Network, dünyanın en büyük paylaşım sitelerinden biri olan Facebook’un ortaya çıkış hikayesi üzerine bir film. Yeri gelmişken, sitenin doğuşunu tetikleyen olayı tekrar hatırlayalım: Şubat 2004 tarihinde, Harvard Üniversitesi’nde bir öğrenci olan Mark Zuckerberg, kız arkadaşı tarafından terk edilmenin öfkesiyle üniversitenin veritabanına erişmek için harekete geçiyor. Adını “The FaceMash” koyduğu siteyle amacı, üniversitedeki tüm kızların fotoğraflarını güzellik oylamasına sunmak. Sitenin bilinirliği hızla yayılıyor ve bu başarı sitenin evrilerek Facebook’a dönüşmesine kapı aralıyor. Yönetmenliğini David Fincher’ın, yapımcılığını Kevin Spacey’nin üstlendiği film, Mark Zuckerberg’in Facebook fikrinin çıkışı üzerine üniversiteden arkadaşları Cameron ve Tyler Winklevoss kardeşler ile yaşadığı anlaşmazlıkları da kapsayarak; tüm sürece kimi zaman komik, kimi zaman trajikomik ve ilginç bir açıdan yaklaşıyor.


THE AMERICAN MEME | 2018


Bir belgesel film var şimdi sırada; Netflix’te bulabileceğiniz The American Meme. Paris Hilton (@parishilton), Josh Ostrovsky (@thefatjewish), Brittany Furlan (@brittanyfurlan) ve Kirill Bichutsky (@slutwhisperer) olmak üzere, günümüz sosyal medyasının dört fenomen ismini konu alan belgesel film; her birinin sosyal medya üzerinden ardında kalıcı izler bırakmak için girdiği zorlu mücadeleyi gözler önüne seriyor. Takipçiler, beğeni sayıları, iyi ve kötü yorumlar, reklamlar derken sosyal medyanın birey üzerinde yarattığı yıpratıcı ve yıkıcı etkilere şahit oluyoruz. Belgeselin bir bölümünde, Paris Hilton’un kendisi için yarattığı ideal personasının içine ne şekilde sıkışıp kaldığını ifade eden cümlesiyle bitirelim: “Son 20 senedir 21 yaşındayım. Her gün farklı gibi gözükse de, yaşananlar aynı.”


BLACK MIRROR, NOSEDIVE | 2016


Şöyle bir dünya hayal edin, insanlar herhangi bir etkileşim içine girdiği herkes için 1 ile 5 arasında bir puan verebiliyor ve buna göre, herkesin bir puanı oluyor. Bu puanlar, kişileri belli sınıflara ayırarak, özel yaşamdan iş yaşamına, hayatın neredeyse her alanında etkili rol oynuyor; adeta sosyoekonomik statüsün belirleyicisi oluyorlar. Black Mirror’un hikayesinin Charlie Brooker’a ait olduğu 3. Sezon 1. bölümünde ise, tam da bu dünyanın içinden bir karakteri, Bryce Dallas Howard’ın hayat verdiği Lacie’yi izliyoruz. Puanını yükseltmeyi bir yaşam amacı edinen Lacie, günümüzde bize pek de yabancı olmayan; başkalarına bağlı mutluluk hali, popüler olma, onaylanma ve takdir edilme kaygısı gibi olguların vücut bulmuş halini temsil ediyor.


#CHICAGOGIRL: THE SOCIAL NETWORK TAKES ON A DICTATOR | 2013


Tahmin edersiniz ki, bu yıl adını belki de en sık duyacağımız oluşumlardan biri, TikTok. Kendisini küresel bir video topluluğu olarak tanımlayan TikTok, kullanıcılarına kendilerine ait, 15 saniyelik videolar oluşturup paylaşma imkanı sunuyor. Tercihe göre kırpılabilen, birleştirilebilen veya kopyalanabilen videolara özel filtreler, eğlenceli etiketler veya müzikler eklenebiliyor. Özellikle Z kuşağının büyük ilgisini toplayan TikTok, geçtiğimiz yıl dünyada en fazla indirilen ilk 3 uygulama arasına girdi ve aynı zamanda 500 milyon kişiye en kısa sürede ulaşan uygulama seçildi. Bana sorarsanız, TikTok’a gösterilen bu büyük ilginin başlıca sebeplerinden biri, başlarda konuştuğumuz gibi, video içeriği üzerine kurulu olması. Uygulamanın bir diğer ilgi çekici özelliği ise, doğal ve şeffaf yapısı. Örneğin, çoğu Instagram paylaşımının hayatın olumlu ve yolunda giden taraflarına odaklandığı noktada TikTok paylaşımları, çok daha hayatın içinden, filtresiz ve esnek özellikler taşıyor. 2020’de birçok sosyal medya mecrası arasında en çok konuşulacak olanlardan biri olması beklenen TikTok, bana sorarsanız yakından takip edilmeye değer.


THE CIRCLE | 2017


Dave Egger’in aynı isimli kitabından uyarlanan The Circle, tek bir sosyal medya şirketinin tüm gücü elinde tuttuğu bir dünya çiziyor. Bu dünyada tüm kişisel veriler kontrol ediliyor, kameralar olan biten her şeyi kayıt ediyor; kısacası, özel yaşamın var olmadığı bir düzenden söz ediyoruz. Filmde Emma Watson’un canlandırdığı ana karakter Ma’yi ve kendisinin bu büyük teknoloji şirketinde çalışmaya başlamasından sonra yaşadıklarını izliyoruz. Sosyal medya başta olmak üzere, dijital teknolojilerin günlük yaşamlarımıza olan etkilerine dair bir film olan The Cirle’ın yönetmen ve senarist koltuğunda ise James Ponsoldt oturuyor.

Yazıyı sonlandırmadan önce, bahsettiğim filmlerden de yola çıkarak minik bir hatırlatma yapmayı gerekli görüyorum: evet, sosyal medyanın etki alanı çok büyük. Tek bir paylaşımla sayısız insana ulaşmayı, görünür olmayı, sesimizi duyurmayı bizim için mümkün kılıyor. Tüm bunların geri dönüşlerinin olumlu yönde olması içinse tek bir gereklilik var, sosyal medyayı doğru kullanmak. Nasıl mı? Diğer yazılarımı takipte kalın!



Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191