
Her çocuk doğduğu andan itibaren, sadece sevgiye değil, sevginin düzenine de ihtiyaç duyar.
Bir çocuk için sınırlar, “yasaklar” anlamına gelmez; aksine dünyanın güvenli bir yer olduğuna dair ilk ipuçlarıdır.
Doğan Cüceloğlu’nun ifadesiyle:
“Sınır, çocuğun dünyasında düzenin, öngörülebilirliğin ve güvenin simgesidir. Sınırı olmayan sevgi, çocuğu özgürleştirmez; savunmasız bırakır.”
Ebeveynliğin özü, sadece sevgiyi göstermek değil, sevgiyi yönlendirebilme becerisidir. Çünkü sınır, çocuğun kişiliğini bastırmaz; tam tersine, benliğini şekillendirir.
Sınır koyma süreci, sadece çocuğun değil, ebeveynin iç dünyasının da aynasıdır.
Mehmet Teber’in çalışmalarında vurguladığı gibi, “sınır koymak bir iç denge meselesidir.”
Birçok ebeveyn, çocuklarına sınır koymakta zorlanır çünkü kendi çocukluk dönemlerinde yaşadıkları duygusal deneyimler bu konuda bilinçdışı kayıtlar oluşturmuştur.
Bazı ebeveynler, otoriter ebeveynlerle büyüdükleri için “benim çocuğum özgür olsun” düşüncesiyle sınırsız bir alan yaratır.
Bazıları ise değersizlik duygularını telafi etme çabasıyla “çocuğum benden memnun olsun” gayreti içinde her isteğe “evet” der.
Ancak bu yaklaşımların her biri, çocuğun içsel güven duygusunu zedeler. Çünkü bir çocuk, sınırla birlikte güvenli bir çerçeveye kavuşur.
Adem Güneş’in ifadesiyle:
“Sınır koymak çocuğa engel değil, güvenli alan sunmaktır. Çocuk, sınırla birlikte ebeveynin kararlılığını hisseder ve bu kararlılık ona dünyada tutunacak bir dal verir.”
İlk altı yıl, çocuğun beyninde milyarlarca sinaptik bağlantının kurulduğu kritik dönemdir.
Bu dönemde özellikle prefrontal korteks (öz denetim, karar verme, dürtü kontrolü) hızla gelişir.
Sınır koymak, bu bölgenin nörolojik olarak olgunlaşmasını destekler.
Araştırmalar göstermektedir ki:
Nörobilimsel açıdan bakıldığında, sınır koymak yalnızca davranış yönetimi değil; beynin duygusal düzenleme merkezlerini inşa etmek anlamına gelir.
Sınır koymak, bağlanma ilişkisinin bir uzantısıdır.
Sınırsız bir ortamda çocuk, “beni koruyacak kimse yok” mesajını bilinçdışına kaydeder.
Aşırı sert sınırlar ise “ben olduğum gibi kabul edilmiyorum” duygusunu oluşturur.
Sağlıklı ebeveynlikte sınırlar, şefkatle çevrelenmiş netliktir.
Çocuğa “hayır” derken bile sevgi tonunu korumak, bağlanmanın zedelenmesini engeller.
Mehmet Teber’in ifadesiyle:
“Sınırlar, sevginin matematiğidir. Sevgi varsa ama kural yoksa kaos, kural varsa ama sevgi yoksa korku doğar.”
Sınırlar, çocuğun benlik gelişiminin üç temel dinamiğini destekler:
Sınır koyulmamış çocuklar genellikle “her şey benim kontrolümde” inancıyla büyür, ancak dış dünyada bu inanç yıkıldığında yoğun kaygı, öfke ve hayal kırıklığı yaşarlar.
Bu nedenle sınır, bir tür “duygusal kas” gibidir; düzenli kullanıldığında güçlenir, yok sayıldığında zayıflar.
Bir çocuk için ebeveynin tutarlılığı, dünyadaki en güçlü güven kaynağıdır.
Tutarsız ebeveynlik, çocuğun beyninde “öngörülemezlik” hissi yaratır.
Bu durum, özellikle 0–6 yaşta kaygı bozukluklarının temelini oluşturabilir.
Adem Güneş, Çocuğunuza Sınır Koyma 2 adlı eserinde şöyle der:
“Tutarlılık, çocuğun iç dünyasında güven duygusunun devamlılığını sağlar. Bir ebeveynin kararlılığı, çocuğun iç sesine dönüşür.”
Tutarlı sınırlar, çocukta şu duygusal temelleri oluşturur:
Sınır koymak, sert bir dil veya cezalandırma değil; rehberlik edici bir iletişim biçimidir.
Doğan Cüceloğlu’nun “güven temelli iletişim modeli”ne göre ebeveynin görevi, “hayır” derken bile ilişkiyi koparmamaktır.
Vaka 1 – Oyuncak Krizi (4 yaş):
Bir anne, her alışverişte çocuğunun oyuncak istemesinden şikâyet eder.
Başta her ağladığında oyuncak alınır; çocuk ağlamanın işe yaradığını öğrenir.
Bir süre sonra anne kararlılıkla “Bugün sadece ekmek alacağız.” der ve tutumunu korur.
Bir hafta sonra ağlama azalır, çocuk “hayır”ın anlamını öğrenir.
→ Sonuç: Çocuk “istek” ile “ihtiyaç” arasındaki farkı ayırt etmeye başlar.
Vaka 2 – Uyku Direnci (3 yaş):
Bir baba, her gece çocuğuna “Hadi yat” der ama çocuk oyun oynamaya devam eder.
Baba bazen sinirlenir, bazen pes eder.
Tutarlılık sağlanmadığı için çocuk sınırın değişken olduğunu öğrenir.
Baba, sabit bir rutin oluşturur: diş fırçalama, kitap okuma, uyku.
3 hafta sonra çocuk kendi içsel saatiyle uyum sağlar.
→ Sonuç: Sınırın sabitliği çocuğun beyin ritmini düzenler.
Bir çocuğun özgürlüğü, sınırlarının bilincinde olduğu anda başlar.
Sınır; kontrol, cezalandırma veya itaate zorlama değil, sevgiyle çizilmiş bir çerçevedir.
Bu çerçeve, çocuğun hem ruhsal hem nörolojik olgunluğunu destekler.
“Sınır koymak, çocuğun kalbini kırmadan karakterini inşa etmektir.”
— Mehmet Teber
Çocuk, ebeveyninin netliğinde huzur, tutarlılığında sevgi, sabrında güven bulur.
Ve en sonunda, “hayır”ın ardındaki sevgiyi fark ettiğinde, dünyayı güvenle keşfetmeye başlar.
Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.
Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191