Psikolog
Selin Türkmen
30 Eylül 2025
Toplumsal beklentiler, içselleştirilmiş önyargılar ve görünmeyen emekler arasında kadınların öz-yeterlik mücadelesi.
Bu yazı, kadınların akademik ve profesyonel yaşamda öz-yeterlik algılarını nasıl zor içselleştirdiklerini; özgüven eksikliği, toplumsal cinsiyet stereotipleri ve sahtekârlık sendromu (impostor sendromu) üzerinden inceliyor. Öz-Belirleme Kuramı (Self-Determination Theory) temel alınarak, kadınların başarılarını neden sahiplenmekte zorlandıkları psikolojik ve toplumsal düzeyde ele alınıyor. Rossi ve arkadaşlarının (2022) çalışmasından yola çıkılarak matematik özelinde cinsiyet stereotiplerinin etkileri aktarılırken; market ve hizmet sektörlerinde kadın emeğinin nasıl görünmez kılındığı da tartışılıyor. Kişisel gözlemler ve bilimsel bulgular ışığında, kadınların günlük yaşamda öz-yeterliklerini yeniden inşa edebilmesi için uygulanabilir stratejiler öneriliyor.
Ortaokul travmamdır. Bir gün matematik dersinde soruyu doğru çözebilen öğrencilere öğretmenimiz yıldız veriyordu. Ben de soruyu doğru çözüp yıldızımı aldım ve yerime oturdum. Ama hemen ardından Ufuk, sınıftan bir erkek arkadaşım, da soruyu doğru çözmüştü. Öğretmenimiz onu “örnek öğrenci” olarak gösterip sınıfa alkışlatmıştı.
İçimden geçen şuydu: “Sanırım benim başarım henüz yeterli değil, daha istikrarlı bir başarı sergilemeliydim.” O gün kafamda yer eden bu düşünce, yıllar sonra başarılarımı küçümseyip başarısızlıklarımı büyütmeme neden oldu. Self-Determination Theory ile tanıştığımda bunun yalnızca benim içsel bir sorunum olmadığını fark ettim.
Psikologlar Deci ve Ryan, insanın kendini gerçekten motive hissetmesi için üç temel ihtiyacının karşılanması gerektiğini söyler:
Kadınlar özellikle “yeterlik” ihtiyacında daha çok zorluk yaşar. Çünkü toplumsal olarak sürekli “yeterince iyi olmadıkları” düşüncesiyle karşılaşırlar.
Kadınların kariyerlerinde bu ihtiyaçlardan özellikle yeterlilik duygusu sık sık sekteye uğrar. Eccles (2009), kadınların yeteneklerini küçümsemeye meyilli olmalarının yalnızca bireysel değil, sosyal anlamda şekillenebilen bir öğrenme olduğunu vurgular.
Kadınların başarıyı içselleştirmekte zorlanmasının ardında sadece özgüven eksikliği değil, toplumsal cinsiyetstereotipleri ve yapısal eşitsizlikler vardır. Rossi ve arkadaşlarının (2022) çalışması, matematikteki başarı farklarının biyolojik değil, toplumsal inançlara dayandığını göstermektedir. Kadınlarda bu önyargılar kaygıyı artırmakta ve öz-yeterlikduygusunu zayıflatmaktadır. Aynı stereotip erkeklerde zaman zaman performansı artırıcı bir etki yaratabilmektedir.
Bazen başarılı olsak da kendimizi “şanslı” sayar, “aslında hak etmedim” diye düşünürüz. Bu, sahtekârlık sendromudur. İlk kez Clance ve Imes tarafından tanımlanmış olan bu kavram, kişinin kendi başarılarını kabul etmekte zorlanması ve bir gün herkesin onun aslında yetersiz olduğunu anlayacağı korkusuyla hareket etmesi şeklinde tanımlanır.
Bu durum öz-yeterlik duygusunu ciddi şekilde zayıflatır. Clance ve Imes (1978), sahtekârlık sendromunun özellikle yüksek başarı gösteren kadınlarda yaygın olduğunu belirtmiş; bu bireylerin başarılarını dışsal faktörlere (şansa, yardıma) bağlama eğiliminde olduklarını ifade etmiştir. Harvey ve Katz (1985), bu sendromu sosyal onay ihtiyacının baskın olduğu ortamlarda daha da şiddetlendiğini ve kişinin içsel motivasyonunu baltaladığını ileri sürmüştür.
Kadınlar sadece akademik dünyada değil; markette, kasada, müşteri hizmetlerinde de sayısız sorumluluk üstlenir. Ancak bu işler çoğu zaman “doğal olarak kadın işi” gibi görülür.
Bir kadın, müşteri şikâyetini sakinleştirip güzelce çözdüğünde bu “zaten kadından beklenen” bir davranış sayılır. Aynı şeyi yapan bir erkek ise “kriz yöneticisi” ya da “pratik zekalı” olarak övülür. Bu fark, kadınların “başarı hissini” geliştirmesini engeller.
“Yeterli miyim?” sorusu, çoğu kadının içinde sessizce yankılanır. Bu yalnızca bireysel bir özgüven meselesi değil, toplumsal öğrenmelerin sonucudur. Oysa matematik ya da başka herhangi bir alanda başarı, cinsiyete değil çabaya bağlıdır. Ve kadınlar bu başarıyı hak eder. Belki bugün, küçük bir adım, içimizden sadece şunu söylemek bile yeterlidir:
“Evet, bunu ben yaptım. Çünkü yeterliyim.”
Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.
Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191