Yemekle Kurulan Savunma:Acıdan Kaçmanın Patolojisi

Uzman Psikolog
Hilâl Yaman
15 Aralık 2025

Yeme bozuklukları çoğu zaman sadece “yemekle ilgili bir problem” olarak algılansa da, aslında çok daha derin bir psikolojik mekanizmayı içinde barındırır: deneyimsel kaçınma. Deneyimsel kaçınma, bireyin olumsuz duygu, düşünce ve içsel yaşantılarla yüzleşmek yerine onlardan uzak durmaya çalışmasıdır. Ancak bu uzaklaşma çabası uzun vadede psikopatolojiyi daha da güçlendirir. Yeme bozukluklarının oluşumu ve sürdürülmesinde merkezi bir rol oynadığını göstermektedir. Bireyin duyguları bastırması, beden algısındaki çarpıtmalar ve işlevsiz temel inançlar, kaçınma davranışlarını besleyen bir döngü haline gelir.
Beden Algısından Kaçınmaya: Kaçıngan Kişilik Örüntülerinin Temeli
Yeme bozuklukları yaşayan bireylerin önemli bir kısmında erken dönemden itibaren gelişmiş olumsuz beden algısı, değersizlik inançları, başkalarının onayına aşırı bağlılık ve benlik değerini kilo ya da görünüş üzerinden tanımlama gibi bilişsel yapılar gözlemlenir. Bu inançlar zamanla katılaşır ve kişi kendi benlik değerini bedenine bağlayarak, tehdit hissettiği her duygudan “beden üzerinden” kaçınmaya başlar. Bu nedenle aşırı kilo kontrolü, kusma, tıkınırcasına yeme ya da tamamen yemekten kaçınma davranışları yalnızca “yemekle ilgili davranışlar” değildir; içsel acılardan korunma girişimleridir.
Olumsuz Duygulardan Kurtulma Çabası: Duygusal Yeme Döngüsü
Duygusal yeme davranışı, bireyin olumsuz duyguları bastırmak ve anlık rahatlama sağlamak için başvurduğu bir stratejidir. Bu strateji kısa süreli bir iyi oluş sağlayabilir; ancak duygular işlenmediği için geri döner. Kişi aynı duyguları tekrar bastırmak ister ve bu kez daha yoğun yeme davranışları ortaya çıkar. Suçluluk ve pişmanlık duygusu artar, kaçınma daha da güçlenir. Sonuç olarak psikopatoloji derinleşir ve kişi yemekle duygularını yönetmeye çalıştıkça daha çok yıkıma uğrar.
Anoreksiya ve Takıntılı Kaçınma: “Kontrol Etmezsem Dağılırım” İnancı
Anoreksiya nervoza, deneyimsel kaçınmanın en yoğun görüldüğü yeme bozukluklarından biridir. Bu bireyler çarpık beden algısına sahiptir ve olumsuz bilişsel düşünceleri bastırmak için takıntılı kontrol davranışları geliştirir. Aşırı egzersiz, aç kalma ya da kusma gibi stratejiler “duygusal güvenlik” alanı yaratır. Bu davranışlar geçici bir rahatlama sunsa da uzun vadede semptomları şiddetlendirir ve kişinin yaşam işlevselliğini önemli ölçüde bozar.
Kaçınma Artıkça Psikopatoloji Derinleşiyor
Kaçınma düzeyi arttıkça olumsuz bilişsel çarpıtmalar güçlenir, kişi bu düşüncelere daha fazla erişmeye başlar ve duygusal–davranışsal sorunlar belirginleşir. Tıkınırcasına yeme davranışları sıklaşır ve birey kaçındığını düşünürken aslında kendi acısını besleyen bir döngüye hapsolur.
BDT ile Döngüyü Kırmak: Kabul, Yüzleşme ve Yeniden Yapılandırma
Yeme bozukluklarında deneyimsel kaçınmanın tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi temel yaklaşımlardan biridir. BDT; olumsuz otomatik düşüncelerin belirlenmesini, temel inançların yeniden yapılandırılmasını, kaçınma davranışlarının işlenmesini, duygu düzenleme becerilerinin geliştirilmesini ve kontrol-baskılama yerine kabulün öğrenilmesini hedefler. Bu yaklaşım, bireyin duygularıyla temasa geçmesini ve daha sağlıklı baş etme yolları geliştirmesini sağlar.
Sonuç: Yemek Bir Tepki Değil, Bir Sinyaldir
Yeme bozuklukları yalnızca yeme davranışıyla ilgili değildir; duygular, inançlar, geçmiş yaşantılar ve kaçınma stratejilerinin karmaşık etkileşiminden oluşur. Kişi yemekten değil; hissetmekten, yüzleşmekten ve acıyla temas etmekten korktuğu için bu döngü sürer. Deneyimsel kaçınma ele alınmadıkça, yeme davranışındaki değişiklik tek başına iyileşme sunmaz. Çünkü asıl sorun, yemeğin ardındaki duygusal fırtınayı bastırma çabasıdır. Bu nedenle terapide amaç, yemeği düzeltmek değil; yemeğe ihtiyaç duyan duyguyu anlamak olmalıdır.



