Mükemmeliyetçilik: Başarı mı, Bitmeyen Endişe mi?

sevval-erdogan

Bazı insanlar hayatlarının pek çok alanında sürekli olarak “daha iyisi olmalıydı” duygusuyla yaşar.

Bu duygu ilk bakışta motive edici, çalışmaya teşvik eden bir düşünce gibi görünür.

Çünkü daha iyisini istemek çoğu zaman gelişimle ilişkilendirilir.

Ancak işin derinine bakıldığında, bu yaklaşımın aslında sürekli bir yetersizlik hissine yol açtığı görülür.

Mükemmeliyetçilik, başarıya giden yolda bir yakıt gibi değil, çoğu zaman kişiyi tüketen bir engel gibi çalışır.

Kişi her ne kadar çok çabalasa da, elde ettiği sonucun yeterli olmadığını düşünür.

Ortaya çıkan ürün ya da gösterilen performans, dışarıdan bakıldığında gayet başarılı olabilir.

Ama mükemmeliyetçi zihinde hep bir eksik vardır.

Bir detay göze takılır, bir ifade yeterince güçlü bulunmaz, bir sonuç beklendiği kadar parlak görünmez.

Ve tüm başarı gölgelenir.



Bu durum zamanla kişinin öz güvenini de zedeler.

Çünkü kendi iç sesi hep eleştirel konuşur.

Daha fazlasını yapabilirdin.” der.

Bu kadarı yeterli değil.” diye fısıldar.

Olumlu geri bildirimler bile çoğu zaman kişiye ulaşmaz.

Çevreden gelen övgüler, tebrikler ya da takdir sözleri, zihnin duvarına çarpar.

Kişi, içindeki yüksek çıta yüzünden dışarıdan gelen bu sözleri değersiz bulur.

Sanki başkalarının takdir ettiği şey, onun için zaten sıradan ya da yetersizdir.

Böyle olunca başarıya ulaşmak tatmin vermez.

Çünkü başarı hiçbir zaman tamamlanmış hissettirmez.


Mükemmeliyetçilik çoğu kez huzursuzluk getirir.

Kişi, adım adım tükenmeye başlar.

Başarıdan keyif almak yerine, hep eksikleri tamamlamaya çalışır.

Sürekli yeni hedefler koyar, sürekli yeni kusurlar bulur.

Ve bu bitmeyen döngü, zamanla kaygıyı artırır.

Kaygı arttıkça üretkenlik düşer.

Çünkü zihnin enerjisi sürekli hata yapmamaya yönelir.

Oysa gelişim, deneme ve hata üzerinden ilerler.

Ama mükemmeliyetçi kişi için hata kabul edilemezdir.

Hata ihtimali bile başlı başına bir tehdit gibi algılanır.


Bu nedenle, birçok mükemmeliyetçi insan işleri ertelemeye başlar.

Çünkü “kusursuz” bir şey çıkaramayacağını düşündüğünde, başlamak bile zorlaşır.

Yarım kalmış projeler, ertelenmiş planlar, sürekli değiştirilen kararlar…

Hepsi mükemmeliyetçiliğin gölgesinde gelişir.

Ve kişi farkında olmadan kendi yolunu tıkar.

Bazen de tam tersi olur: Kişi sürekli üretir, sürekli çalışır ama bir türlü “tamam” diyemez.

Bu yüzden dosyalar kapanmaz, raporlar bitmez, yazılar teslim edilmez.

Her şey hep gözden geçirilir, hep düzeltilir, hep yeniden yapılır.


Mükemmeliyetçilik sadece iş yaşamında değil, sosyal ilişkilerde de sorun çıkarır.

Çünkü beklentiler sadece kendine değil, başkalarına da yönelir.

Yakın çevre, aile üyeleri, arkadaşlar ya da iş arkadaşları da aynı yüksek standartlarla değerlendirilir.

Bu da ilişkilerde gerginlik yaratır.

Çünkü hiç kimse sürekli eleştirilmekten hoşlanmaz.

Mükemmeliyetçi kişi ise niyetini iyi görse de, aslında karşı tarafa “asla yeterli değilsin” mesajını vermiş olur.

Ve ilişkiler yavaş yavaş zedelenir.


Psikolojide mükemmeliyetçiliğin farklı türlerinden söz edilir.

Bunlardan biri “kendine yönelik mükemmeliyetçiliktir.

Bu durumda kişi çıtayı kendisi için çok yükseğe koyar.

Bir diğeri “başkalarına yönelik mükemmeliyetçiliktir.

Burada kişi, çevresindekilerin de yüksek standartlara uymasını bekler.

Sonuncusu ise “algılanan mükemmeliyetçiliktir.

Kişi, başkalarının kendisinden kusursuz olmasını beklediğine inanır.

Yani aslında bu beklentiyi kendi zihninde kurgular.

Ve bu da kaygıyı artırır.


Peki, çözüm nedir?

Çözüm, “yeterince iyi” olana “tamam” diyebilmektir.


Çünkü insan olmak, eksiklerle ve hatalarla var olmaktır.


Kusursuzluk, gerçek hayatta mümkün değildir.

Bunu kabul etmek, yükleri hafifletir.

Bunu fark etmek, özgüveni güçlendirir.


Çünkü özgüven, her şeyi kusursuz yapmak değil, hata yaptığında da ayakta kalabilmektir.


Hayatta ilerlemek, denemek, öğrenmek ve bazen yanılmakla mümkündür.

Mükemmeliyetçilik ise bu sürecin doğallığını bozar.

Kişiyi sürekli yetersizlik duygusuna hapseder.

Oysa gerçek başarı, kendi emeğinin değerini görebilmektir.

Başardığını fark edebilmek, yolun keyfini çıkarabilmektir.

Ve asıl güç, “bu kadarı şu an için yeterli” diyebilmektir.


Belki siz de kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

“Ben, yaptığım şeylerde ‘yeterince iyi’ olana tamam diyebiliyor muyum?”

Eğer yanıtınız hayırsa, bilin ki yalnız değilsiniz.

Çünkü mükemmeliyetçilik, günümüz toplumunda pek çok insanın taşıdığı ortak bir yük.

Ama aynı zamanda değiştirilebilir bir düşünce biçimi.

Farkındalık, ilk adımdır.

Fark ettikçe, hayatı daha hafif yaşamak mümkün hale gelir.


Ve unutmayın: Bazen “yeterince iyi” aslında en iyisidir.

advicemy-footer
logo

Bizi Takip Edin

advicemyGooglePlay
advicemyGooglePlay

Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir. İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir. Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191