Herkes İçine Kaçmıyor Bazısı da Dışına Taşıyor

Aile Danışmanı ve Bireysel Rehber
Serda Acar
27 Kasım 2025

Tam da bu taşmanın, kabına sığamamanın, kendini ele vermenin halidir genç olmak. Hayatın en yoğun yükünü en az tecrübeyle taşımaya çalışmak; bir anda büyümüş gibi hissedip bir anda yeniden çocuklaşmak gibidir. İçinde tanımadığı bir enerji belirir; bir gün dünyayı değiştirecek gücü kendinde bulur, ertesi gün odasından çıkmak bile ona ağır gelir. Nasıl biri olmak istediğini keşfederken onlarca farklı versiyonunu dener; bu denemeler bazen çevresine gürültü, kendisine ise karmaşa olarak döner. Bedeni hızla değişirken zihni de bu hıza yetişmeye uğraşır. Bu yüzden gencin en büyük zorluğu, bir yandan kendi kimliğini kurmaya çalışırken diğer yandan bağımsızlık isteğiyle bağlılık ihtiyacını aynı benlikte barındırmasıdır.
Ebeveynler içinse bu sürecin zorluğu, çoğu zaman gencin enerjisinin nasıl kullanılacağını bilememesinden doğar. Gençten yansıyan düşünme, tartışma, risk alma, deneme, çözme ve yaratma hareketleri yetişkinin gözünde taşkınlık gibi görünür; oysa bu enerji yok edilmesi gereken bir problem değil yön verilmesi gereken bir potansiyeldir. Spor, sanat, üretim, sorumluluk—hepsi gencin içindeki hareketleri, amaç duygusuna dönüştürecek yollar olabilir. Fakat çoğu yetişkin kendi gençliğinde yaşadığı korkuları bugüne taşır; şiddet, seks, uyuşturucu gibi tehditleri büyüttükçe gençlik dönemini bir mayın tarlası gibi görmek kolaylaşır. Bu korku, ebeveynin kontrolü artırmasına, gencin ise sağlıklı bir alana yönlendiremediği enerjisini ya kendi içine patlatmasına ya da dışarı savurmasına neden olur.
Oysa gençlerle kurulacak ilişkinin en sağlam zemini duygusal dürüstlüktür. “Bilmediğini bilmek”, “hatasını kabul etmek” ya da “korktuğunu söylemek” yetişkini küçültmez; aksine ilişkiye güven katar, güçlü kılar. Gençler, duygularını saklayan yetişkinlere değil kendi iç dünyasıyla bağ kurabilenlere yaklaşır. Çünkü genç, karşısındakinin duygusal nabzını düşündüğümüzden daha iyi ölçer. Ebeveyn, korkusuna saklanarak yasak koyduğunda genç bunu anında sezer. Sözler sertleştiğinde, kaygı davranışın altına gizlendiğinde ve duyguların sıcaklığı çekildiğinde, kendisine kapının kapandığını hisseder. Çünkü genç, yetişkinin iç dünyasıyla dışa yansıyan hâli arasındaki farkı sandığımızdan çok daha hızlı kavrar.
Bazen de mesele gencin değil, yetişkinin hiç iyileşmemiş yaralarındadır. Kendi ergenliğinde reddedilmiş, cezalandırılmış, susturulmuş yetişkin, aynı duygunun çocuğunda belirmesine tahammül edemeyebilir. Böyle anlarda ebeveyn, kendi ergenliğinin hayaletleriyle konuşur ve geçmişin gölgesi bugünün ilişkisini örter. Genç bunu her zaman anlayamaz ama hissedebilir. Çünkü gençte görülen her arayış, yetişkinin bir zamanlar hissettiklerini hatırlatır. Bu nedenle ebeveynlik bir gence rehberlik ederken aynı anda insanın kendi içsel gençliğine de kulak vermesinin önemini hatırlatır.
Gençler en çok, duygusal olarak güvenli sınırlar içinde kendilerini deneyimlemeye ihtiyaç duyarlar. Davranışları çoğu zaman isyan değil; yalnızca dünyanın neye nasıl karşılık verdiğini ölçme çabasıdır. Onlar için en önemli şey, nedene tutunabilmektir. Bir kural, içinde anlam taşıyorsa kabul görür; taşıyamıyorsa çatışmaya dönüşür. “Hayır”ın yerini bulamadığı, “evet”in cömertçe sunulmadığı evlerde genç ya ortalığı dağıtarak sesini duyurur ya da tamamen susarak görünmez olur. İkisi de yardım çağrısıdır. Hata yapmasına eşlik edebilecek bir ebeveyne duyduğu ihtiyacın sesidir. Bu ses, bazen net ve kararlı bir tutumda bazende yatıştırıcı bir yaklaşımda diner. Çünkü ebeveynlik, her gencin kendi ritminde karşılık bulan bir iletişim becerisi gerektirir.
Bu ritimi yakalayabildiğimizde, günden güne, fark etmeden genç değişmeye başlar. Tepkileri yumuşar, cümleleri oturur, bakışı derinleşir. Kendine ait değerleri, sınırları, ilişkileri şekillenmeye başlar. Bir zamanlar tartışma nedeni olan şeyler anlamını yitirir, yerini olgun bir uzlaşma alır. İşte o an, ebeveyn ve çocuk artık üst–alt ilişkisinde değil; iki yetişkin olarak yan yana durur. Bu dönüşümün sonunda kızgınlık çözülür, kaygı geri çekilir; yerini gurur ve hafif bir şaşkınlık alır. İşte tam da bu yüzden, o an geldiğinde ailelere şunu söylerim; şimdi bu değişimin hakkını verme zamanı çünkü böyle bir an, gerçekten kutlamaya değer.



