Seviyor ama Kırıyor

Aile ve çift danışmanı, Manevi danışman
Sevim Bozkurt
22 Aralık 2025

**Seviyor Ama Kırıyor: Bu Bir İletişim Sorunu mu, Yoksa Daha Fazlası mı?**
“Beni sevdiğini biliyorum ama canım çok yanıyor.”
Bu cümleyi kuran insanlar sevgisiz değildir.
Aksine, çoğu hâlâ sevdiği için kalıyordur.
Birçok kişi ilişkisini şöyle anlatır:
“İlgisiz değil… Aldatmıyor… Eve geliyor…
Ama konuşurken kırıyor, sustuğunda daha çok.”
İşte tam bu noktada durup dürüstçe sormak gerekir:
Yaşanan şey sadece bir *iletişim sorunu* mu,
yoksa ilişkinin içinde büyüyen daha derin bir mesele mi?
**Sevgi Varsa Kırmak Normal mi?**
Kısa cevap: Hayır.
Sevgi varsa hatalar olabilir, yanlış anlaşılmalar yaşanabilir.
Ama **sürekli kırmak normal değildir.**
“Ben böyleyim”,
“İyi niyetliyim ama dilim sert”,
“Sen çok alıngansın”…
Bunlar genelde iletişim problemi gibi sunulur.
Oysa çoğu zaman mesele kelimelerden değil,
**taşınamayan duygulardan** kaynaklanır.
İnsan taşıyamadığı duyguyu ya bastırır
ya da karşısındakine çarpar.
**Sürekli Kıran Kişi Ne Yaşıyor Olabilir?**
Bu yazı suçlamak için değil, anlamak için.
Sürekli kıran kişiler çoğu zaman:
* Duygularını tanımayı öğrenememiştir
* Güçlü görünmek zorunda büyümüştür
* İhtiyaç istemeyi zayıflık sanıyordur
* Eleştiriyi sevgi dili zannediyordur
Bazıları gerçekten sever.
Ama **nasıl seveceğini bilmez.**
Burada sorun iletişim olmaktan çıkar,
**duygusal farkındalık eksikliğine** dönüşür.
**Kırılan Taraf Zamanla Ne Yaşar?**
Kırılan kişi bir süre sonra şunları söylemeye başlar:
* “Artık anlatmak istemiyorum”
* “Konuşsam da anlaşılmıyorum”
* “Sessiz kalmak daha az acıtıyor”
Ve en tehlikeli eşik tam burasıdır.
Çünkü **suskunluk, bağırmaktan daha hızlı uzaklaştırır.**
Kırılan kişi genelde hâlâ sever
ama kendini korumak için sevgisini geri çeker.
**Bu Gerçekten İletişim Sorunuysa…**
Eğer mesele yalnızca iletişimse:
* Taraflar değişmeye açıktır
* “Böyle hissettiğini bilmiyordum” diyebilirler
* Savunma yerine merak gösterebilirler
Burada umut vardır.
Burada onarım mümkündür.
**Ama Daha Fazlasıysa…**
Eğer kırmak bir alışkanlığa dönüşmüşse,
özürler davranışlara yansımıyorsa,
sorumluluk sürekli karşı tarafa bırakılıyorsa…
O zaman mesele iletişim değil;
**ilişki içindeki sınırlar, güç dengesi ve güvenle ilgilidir.**
Bu noktada “biraz daha sabret” demek çözüm değildir.
Burada **güvenli bir alan** ve dışarıdan bir bakış gerekir.
**Kendinize Şu Soruyu Sorun**
“Bu ilişkide kendim olabiliyor muyum,
yoksa kırılmamak için giderek küçülüyor muyum?”
Cevap çoğu zaman yol göstericidir.
Eğer bu yazıyı okurken
“sanki beni anlatıyor” dediğiniz bir an olduysa,
bu bir tesadüf değil.
İlişkilerde tekrar eden kırgınlıklar
çoğu zaman konuşulamayan duyguların sonucudur.
Ve bazı meseleler vardır ki
ne tek başına düşünerek
ne de partnerle defalarca konuşarak çözülür.
Danışmanlık sürecinde amaç
haklıyı bulmak değil,
**ilişkinin neden böyle hissettirdiğini anlamaktır.**
Yargılanmadan, suçlanmadan,
her iki tarafın da kendini güvende hissedeceği bir alan açılır.
Bazen bir ilişkinin değişmesi için
iki kişinin değil, **bakış açısının değişmesi** yeterlidir.
Eğer siz de:
* Sevildiğinizi bilip yine de yalnız hissediyorsanız
* Konuşmalarınızın hep aynı yerde tıkandığını fark ediyorsanız
* “Böyle gitmez” deyip nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız
Birlikte bakabiliriz.
Danışmanlık, sorun büyüdüğünde değil;
**anlam arandığında** başlar.
Hazırsanız ilk adımı atabilirsiniz.
Bazen tek bir görüşme bile
düğümün nerede atıldığını görmeye yeter.
AİLE DANIŞMANINIZ Sevim Bozkurt



